".................................,
10 Kasım 1938 saat 9’u 5 geçe “Atamızı kaybettik” diye yazdılar bütün gazeteler, bundan tam 69 yıl önce.
Bunca yıl sonra, kaybettik mi, kaybetmedik mi bilmiyorum,
çoğul cümleler kuracak yetkinliğe sahip değilim.
Ama ne zaman ben, ülkem, bir sorunla karşılaşsa, başım sıkışsa, içim daralsa kendime soruyorum:
Bu sorun nasıl çözülür, bana yüklenen sorumluluk nedir? Diye.
İşte o zaman hissediyorum,
Yalınayak Afyon tepelerinde düşmana doğru koşan insanların gücünü,
Çocuğu kucağında sırtında top mermisi taşıyan kadınların direncini,
Düşman Sakarya’ya gelmişken Ankara’dan ayrılmayan meclisin onurunu,
Cumhuriyet ilan olduktan sonra o yoklukta sanayiye, bilime, sanata yapılan yatırımın önemini,
Milletine hizmet için en uzak yerlere kadar giden öğretmenlerin, mühendislerin gururunu,
Bütün bu duyguları yüreğinde toplamış bir liderin halkına olan güvenini,
Bunca yıldan sonra yapılan küçümseme çabalarına karşın, halkın ona olan sevgisini,
O zaman buluyorum çözümü, benim kendime, aileme, üniversiteme, milletime olan görevimi.
10 Kasım 1938 saat 9’u 5 geçe “Atamızı kaybettik” diye yazdılar bütün gazeteler, bundan tam 69 yıl önce.
Kim kaybetmiş bilmiyorum, ama ben kaybetmediğimi biliyorum.
Düşüncelerimde yaşayan o manevi varlığın, her zaman buralarda bir yerde olduğunu hissediyorum.
“Gecenin arkasında bir yerde,
Ufaldıkça gaz lambaları,
Nehrin omuzlarına yaslanıp
yaşlı ve dindar,
Yalnızlıktan soğumuş dağlar,
Kalpaklı bir süvari dolaşırmış
gizlilerde,
Köylüler böyle diyorlar
yatsıları..
Kemal Paşa'dır diyorlar...”(Atilla İlhan)
Saygılarımı sunuyorum,
Atam!"